Zeren Göktan
  • Home
  • Works
    • Photography
    • Video
    • Installation
    • Project
  • Exhibitions
    • Current Exhibitions
    • Solo Exhibitions
    • Group Exhibitions
    • Projects / Collaborations
  • CV
    • Bio
    • Solo Exhibitions
    • Group Exhibitions
    • Education
    • Catalogues
    • Artist Talks, Lectures, Residencies
  • Publications
  • Press
    • Selected Press
    • Video
    • Interviews
    • Reviews
    • Artist Talks
    • Panels
  • Latest News
  • Contact
  • Menu Menu
PreviousNext
12345678

Bread Zone

2005

Eng

Breadzone

“Breadzone” is a digital animation developed from one of my digital painting of a stack of mouldy bread in the early stages of decay. It is my desire to delve further into an image that already evoke so many interesting visual associations let to the creation of a digital animation that allows the original subject to all but disappear.
The animation starts from a single point on the original image, randomly selected by the computer’s hard drive and then travels across the picture, zooming in and out from one level of intimacy to another, while the bread is continuously degrades into an unidentifiable mass.

The actual, original overview of the bread is almost impossible to identify in either of the two projections that make up Breadzone. Because the relayed data never follows the same route, or starts out from the same place, shown on opposite sides of the exhibition space the projectors simultaneously screen different areas of the image and at different proximities. The texture of the bread blends and merges in colour and form to depict a terrain both familiar and oblique. What was once a real micro environment launches into an intangible mass of camouflage that could be understood as a vast landscape. Pulled back to the intimate level, it hints at military costume and warfare. But, although references to the corporeal remain, a narrative tale of geographical dislocation exists in Breadzone’s new media application, which, by occupying both time and space results in a more ambiguous proposition. As a digitally rendered simulation, the path of the work is taken out of the artist’s and viewers’ hands and the difference between the “true” and the “false”, the “real” and the “imaginary” is where Breadzone continues to exist. This simulation disrupts any expectations of a single place, transforming a terrain into a realm of fantasy, ambiguity and temporal disjuncture.

The Breadzone animation tends to depict a landscape from a distance. The use of bread might evoke mountain-like forms, however, it is my engagement with the idea(s) of the landscape that I explore. As ‘Breadzone’ travels through the image it suggests more information about the image. Contrary to this suggestion, however, it gets harder to relate to the image as a whole as the program zooms in and reveals more detail. From this point, one can start to discover and reconsider the terms “inside(r)” or “outside(r)”.

The use of mold (as in the molding of the bread) implies decay, a form of organic change caused by natural phenomena. This phenomenon is carried forward on a digital platform as ‘Breadzone’, the animation continues the conceptual mutation of the bread. Parallel to the mutation of the bread, digital mutation of the ‘mold’ itself as pixels comes into existence as the program peaks at ultimate abstractions in the color palate of the mold. It is no longer about the visual, but a list of data transmitted as a singular repeated digital language. The work’ s most sublime moment, the usual sweeping curves made by the endlessly shifting pixels compact into a series of straight lines, and for just a moment a perfect minimal painting is all that remains. This is the final and foremost ‘in-between’ in Breadzone’s journey and this is exactly where I wish to embark on the rest of my journey as an artist to discover what this may mean.

Tr

Ekmek Kuşağı

Ekmek Kusağı küflenmeye başlamış bir ekmek yığınını betimleyen bir dijital resimden yola çıkarak üretilmiş bir animasyondur.
Animasyon, her seferinde resmin rastgele seçilmiş bir yerine odaklanır ve bir mahremiyet seviyesinden diğerine yakınlaşıp uzaklaşır. Bu yapı ekmeğin başlangıcındaki görüntüsünü teşhis etmeyi imkansız kılar. Dokuların renkleri ve biçimleri hem tanıdık hem de korkutucu derecede ıssız bir uzamı tanımlamak üzere iç içe geçer ve birleşir. Bir zamanlar gerçek olan mikro evren başka bir an engin bir coğrafya gibi algılanabilicek soyut bir kamuflaj kütlesine dönüşür.
Breadzone bir simülasyon olarak gerçek ve hayali olanın sınırında varlığını sürdürür. Dijital veriler görselliğin ötesinde tekrarlanan tekil bir dil yoluyla iletilir. Ekmek çürüyüp yeni şekiller aldıkça animasyonun yarattğı her kareyle yepyeni bir imge serisi oluşur.

  • Platform Garanti Contemporary Art Center, 2005
  • 16.10.2005 - 10.11.2005
  • "Breadzone", Digital Animation, Duration; limitless, Two Projections, Size Variable.

“The animation starts from a single point on the original image, randomly selected by the computer’s hard drive. It is the hard drive’s eye, so to speak, that then travels across the picture, zooming in and out from one level of intimacy to another, while all the time the bread is slowly degrading into an unidentifiable mass.”

Press

Tr- “Gerçekle Sanal Arasında Ekmek Kavgası’, ‘Radikal’ Daily Newspaper, Exhibition Review, 24/11/05, Ahu Antmen

Gerçekle Sanal Arasında Ekmek Kavgası

Ekmek, kutsaldır. Hangi coğrafya’ya, çağa bakarsanız bakın, dil ve kültürde simgeleşmiş başlıca ‘nimet’ olarak gündeme gelir. Eski Mısırlıların ölülerini gömerken ekmeksiz bırakmadıkları; eski Yunanlıların tanrılara şarap ve yağ eşliğinde ekmek sunduğu söylenir. Ekmek yemek, ekmek paylaşmak bazı dinlerde olduğu kadar, din dışı sosyal ortamlarda da törensel bir özellik taşır; örneğin Latincede dostluk anlamına gelen ‘companis’ sözcügü, ekmeğini paylaşmaktan gelir. Türkçede ise ekmek, ilginç, insanın kendi kendisiyle, bir başkasıyla ya da hayatla mücadelesinde sanki başlı başına bir metafora dönüşmüstür. Kişi ekmeğini eline alır, ekmeğini taştan çıkarır. Başkasının ekmeğine göz dikilmez, ekmeğiyle oynanmaz. Doğru söylemeyeni, dürüst olmayanı ekmek çarpar. Bu hayatta ekmek aslanın ağzındadır; ekmek kavgasına girmek, bir ekmek kapısı bulmak şarttır… Ekmekle ilgili deyimler böylece uzayıp gider.

1990’lardan bu yana katıldığı çeşitli sergilerde bu başlıca yiyeceğimizi birçok yapıtının temel malzemesi olarak kullanan Zeren Göktan, Platform Garanti Güncel Sanat Merkezi’nde 10 Aralik’a kadar sürecek ‘Breadzone’ (Ekmek Kusağı) başlıklı sergisinde yine ekmekten, ekmeğin küflenme sürecinden ve bu sürecin düşündürdüklerinden yola çıkıyor. ‘Ölü ya da Diri’ (1998) başlıklı enstelasyonunda küflü ekmek kırıntıların toprak gibi kullanarak minyatür mezarlar yapan, aynı yıl ‘Ekmek Kapısı’nda sanatçı bireyin ‘ekmek kapısı’nın bir simgesi olarak galeri ortamını gündeme getiren Zeren Göktan, ‘Merdiven’ ve ‘Ekmek Adına, Toprak Uğruna’ gibi 1999 tarihli işlerinde de ekmeğin kültürümüzdeki çeşitli çağrışımlarından yararlanarak geçim, hayat mücadelesi, ölüm gibi konulara değinmişti.

Sanatçı bu kez ekmeğin kendisini ya da mekâna sinen küf kokusunu doğrudan kullanmıyor; ekmeğin küflenme sürecini dijital bir animasyona dönüştürüyor. Galeri mekânında karşılıklı iki hareketli resimden izlenen bu dijital parçalanma süreci, ekmeklerin küflendikçe tanınmaz hale gelmesi gibi, izleyicinin etrafinda dönüp duruyor: sanatçı, gerçegi, ‘unufak’ ediyor. Baştaki ekmek görüntülerinin bu denli parçalanmasıyla elde edilen soyutlanmış¸ görüntünün fiziki bir haritayı ve giderek kamuflaj deseni olarak asker giysilerini çağrıştırması, herhalde bir rastlantı olmasa gerek! Zeren Göktan, ‘Ekmek Kusağı’nda bir simge olarak ekmekten yola çıkarak gerçekte savaşa dair söz söylüyor gibi; ‘ekmek kavgası’ boyutunu yitirmiş, gerçekliğini yitirmiş, olan bitenin ancak kör bir tanığı gibi hissettiğimiz bir süreç bu. Görebildiğim kadarıyla bu sergide izleyicinin galeriye girmesiyle çıkması bir oluyor: belki izlenecek bir sey yokmus gibi görünüyor. Oysa ‘Ekmek Kusagı’nın anlamı, biraz da göstermediğinde. Onu görünür kılmak, gerçkle sanal arasındaki çizginin bulanıklaşmasının anlamını düşünmeyi gerektiriyor. Akla Baudrillard’ın, ‘gerçek’ sonuçlarıyla kimsenin ilgilenmedigi olayların, yalnızca yinelenmeye mahkûm edilmiş bir göstergeler bütününe dönüşmek zorunda kaldığı yolundaki sözleri geliyor. Kamuflaj deseni bir duvar kâgıdı gibi insanın etrafinda döndükçe…

Göktan’ın sergisi, ‘natürmort’un dünden bugüne nasıl bir macera geçirdiğinin, örneğin 17. yüzyıl Hollanda natürmortlarının ‘gerçekliği’yle bugünün görsel teknolojilerinin sundugu gerçekliklerin karşılaştırılması bağlamında da ilginç bir tartışma alanı oluşturuyor. İşin bu yönünü merak edenler için, 3 Aralık’ta Platform’da ‘Natürmorttan Yeni Medyaya Nasıl Geldik?’ başlıklı bir de toplantı düzenlenmiş.

Eng- “Breadzone”, ‘Contemporary’ Art Magazine, Issue:77, Annual 06, November Paynter

Breadzone

When an artwork manages to radically alter and mystify one’s perception of an image so ordinary as a loaf of bread, it deserves further contemplation.

Breadzone is Goktan’s most recent production and one that marks a point of departure in her practice. Previously her works presented more literal references to mortality, survival and the base requirements of life. Breadzone has been developed from one of these earlier works, a painting of a stack of molding bread in the early stages of decay. Goktan’s desire to delve further into an image that was already suggesting so many interesting visual associations lead to the creation of a digital animation that allows the original subject to all but disappear in upon itself. The animation starts from a single point on the original image, randomly selected by the computer’s hard drive. It is the hard drive’s eye, so to speak, that then travels across the picture, zooming in and out from one level of intimacy to another, while all the time the bread is slowly degrading into an unidentifiable mass.

The actual, original overview of the bread is almost impossible to identify in either of the two projections that make up Breadzone. Because the relayed data never follows the same route, or starts out from the same place, shown on opposite sides of the exhibition space the projectors simultaneously screen different areas of the image and at different proximities. The texture of the bread blends and merges in colour and form to depict a terrain both familiar and oblique. What was once a real micro-environment launches into an intangible mass of camouflage that could be understood as a vast landscape. Pulled back to the intimate level, it hints at military costume and warfare. But, although references to the corporeal remain, a narrative tale of geographical dislocation exists in Breadzone’s new media application, which, by occupying both time and space results in a more ambiguous proposition.

As a digitally rendered simulation, the path of the work is taken out of the artist’s and viewers’ hands and the difference between what is true or false, real or imaginary is where Breadzone continues to exist. It is no longer about the visual, but a list of data transmitted as a singular repeated digital language. And as the bread goes on decaying to produce new forms, in addition a whole series of new pictures are consistently being produced with each frame that the hardrive creates. Occasionally even the hardware’s capability to read the image malfunctions and the programme temporarily crashes. At this, the work’s most sublime moment, the usual sweeping curves made by the endlessly shifting pixels compact into a series of straight lines and for just a moment a perfect minimal painting is all that remains.

Tr- Platform’da İki Sergi :“Mücadelenin Tutanağı Olarak Ekmek: Zeren Göktan”, Plato Güncel Sanat, Sayı 3, 2006 Ocak/Mart , Derya Yücel

Platform’da iki sergi: Mücadelenin tutanağı olarak ekmek

Platform Garanti Güncel Sanat Merkezi’nde genç sanatçıların arka arkaya gerçekleşen sunumları, dinamik bir sezonun habercisi gibiydi. 10 Aralık 2005’e kadar “Breadzone/Ekmek Kuşağı” başlıklı sergiyle izlediğimiz Zeren Göktan, genel olarak yapıtlarında kullandığı malzeme olan ekmeği, bu sergide bir kez daha çıkış noktası olarak ele aldı. Galeri mekanında, karşılıklı iki projeksiyonda yansıtılan video animasyonda, ekmeğin küflenme süreci, küflendikçe tanınmaz hale gelen ekmeklerin yavaş yavaş kendi gerçekliklerinden çıkarak birer kamuflaj desenlerine dönüşmeleri izleniyordu.

Sıradan nesnelerin öne çıkartılarak onlara ayrıcalık kazandırılan geleneksel natürmort resminin tersine, Ekmek Kuşağı, görünenin ardındaki anlatıyı öne çıkarıyordu. Natürmortun tipik nesne merkezciliğine karşılık sanatçı, imgeyi, maddi dünyaya ilişkin ortak bir bilginin parçası olarak kullanıyordu. Roland Barthes, 17. yüzyıl natürmort resmini bir “emtia imparatorluğu” olarak betimler. Ona göre, mülkiyetin iktidarla ayrıcalıklı ilişkisinin ve bunun estetik bir biçimde işlenmesinin izlendiği natürmort, sahip olana ve sahip olunana işaret eder. Ekmek Kusağı ise, ekmeğin günlük yaşamdaki işlevi ve simgeledigi değerlerin tükenişini, küflenme ve yok olarak başka bir iktidar alanına dönüşmesi ile karşılaştırdı. Burada, görüntünün izleyiciden beklediği bakış, natürmortta olduğu gibi haz vermek amaçlı değil, nesnenin temsil ettiği anlamların okunmasına yönelikti.

Ekranda yansıyan ekmek görüntüleri, önce küflenerek tanımlanamaz bir kütleye, sonrasında işsiz ve korkutucu bir coğrafi uzama, en sonunda ise soyut bir kamuflaj deseni haline geliyordu. Burada, dış sebeblerle zorunlu ama doğal bir dönüşüme uğrayan ekmek küflenerek aslında yaşayan bir organizmaya dönüştü. Zeren Göktan’ın yarattığı dijital parçalanmanın sonucunda oluşan coğrafi uzam ve kamuflaj kütlesi ise yaşamla ölümün karşılaştığı ve yeniden dönüşümün asla olamayacağı “savaş” alanına işaret ediyordu. Nesnenin/mülkiyetin iktidarla olan ilişkisi üzerine okunan natürmortta olduğu gibi Ekmek Kuşağı’da simge olarak sahip olunan bir nesneden yola çıktı. Ama natürmortun tersine, görsel hazzın çok uzağına işaret etti. Zeren Göktan’ın yapıtı, yaşamsal bir gereklilik olan ekmeğin ardındaki insanı çaba ve mücadelenin tutunağı olarak izlendi.

Latest News

  • ‘The Queen of the Forest’, from the photography series ,’Off White’, Contemporary İstanbul, 2025 @pilotOctober 3, 2025 - 10:04 am
  • Book Launch, ‘Liste Art Fair Basel’, booth 52, June 17, 2025 @pilotgaleriJune 17, 2025 - 11:45 am
  • Liste Art Fair Basel, June 16-22, 2025 @pilotgaleriJune 16, 2025 - 11:56 am

About Zeren Goktan

Zeren Göktan is a Turkish contemporary artist born in Ankara 1975. She lives and works in Istanbul. She is renowned for her practice in photography, installation, and video.

Categories

  • Artist Talks
  • Interviews
  • Panels
  • Press Releases
  • Reviews
  • Video

Instagram

© Zeren Göktan - - Design - Zeyn Digital Agency
Not Only Possible But Necessary video Counter
Scroll to top